ASRIN HASTALIĞI "CÜZZAM"

Trakya Üniversitesi (T.Ü.) Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimlik toplantı salonunda her yıl Ocak ayının son haftası olarak belirlenen Cüzzam Haftası dolayısıyla bir toplantı düzenlendi
Resim

 Olgay GÜLER
Trakya Üniversitesi (T.Ü.) Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimlik toplantı salonunda her yıl Ocak ayının son haftası olarak belirlenen Cüzzam Haftası dolayısıyla bir toplantı düzenlendi. Toplantıda konuşan Öğretim görevlisi Uzm.Dr. Sezin Fıçıcıoğlu, cüzzamın bulaşıcılığının son derece düşük olduğunun altını çizerken, Türkiye'de her yıl yaklaşık 10-15 yeni vaka tespit edildiğini söyledi.
Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı (A.B.D.) Öğretim Üyesi Sezin Fıçıcıoğlu  Dünya Sağlık Örgütü'nce, cüzzam hastalığı ile ilgili toplumda farkındalık yaratmak, cüzzamlıya karşı oluşan yanlış inançlardan ve bilgisizlikten kaynaklanan korkuları önlemek, hastalığın erken teşhis ve tedavisini sağlamak ve hastaları topluma kazandırmak amacı ile her yıl Ocak ayının son haftasının Cüzzam Haftası olarak, son Pazar gününün ise Cüzzam Günü olarak ilan edildiğini hatırlattı. 
OSMANLI'DA İLK CÜZZAMHANE EDİRNE'DE KİRİŞHANE'DE AÇILDI 
Dr. Sezin Fıçıcıoğlu, cüzzam hastalığının, insanlık tarihi kadar eski bir hastalık olduğunu vurguladı. Cüzzamlıların tedavi edildiği yerler olan cüzzamhanenin Osmanlı döneminde ilk Edirne'de Kirişhane semtine açıldığını söyleyen Dr. Fıçıcıoğlu, insanları çirkinleştirdiği ve sakat bıraktığı için tarih boyunca en korkulan hastalıklardan biri olduğunu söyledi. Cüzzam hastalarının daima toplum dışına itildiğine işaret eden Dr. Fıçıcıoğlu, hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi;
“Cüzzam hastalarının geçmişte tedavileri yerleşim alanlarından uzak yerlerde yapılmış hatta zaman zaman kendi hallerine terk edilmişlerdir. Osmanlı döneminde ise hastaların tedavi ve bakımları için cüzzamhaneler açılmıştır ve bunların ilki Edirne'nin Kirişhane  mahallesinde hizmete girmiştir (1421). Bunu Üsküdar, Bursa, Lefkoşe ve Girit'te açılan cüzzamhaneler izlemiştir. Cüzzam erken tanı konduğunda önlenebilen ve tedavi edilebilen bir hastalıktır. Cüzzama karşı oluşan yanlış inanışlardan ve bilgisizlikten kaynaklanan korkulara yer olmadığını, cüzzamlı hastalar ile ilişkiyi kesmek ve onları toplumun dışına itmek yerine; anlayış, destek ve sevgi göstermek gerek.
“CÜZZAMIN BULAŞICILIĞI SON DERECE DÜŞÜK”
Cüzzamın daha çok geri kalmış kırsal kesimlerde sosyoekonomik seviyesi düşük, kalabalık ve bir arada yaşayan, dengeli beslenemeyen, yaşam ve temizlik koşullarının kötü olduğu ailelerde görülürdüğünü söyleyen Uzm.Dr. Fıçıcıoğlu, bulaşıcılığının son derece düşük olduğunun altını çizdi. Uzm.Dr. Sezin Fıçıcıoğlu konuşmasına şu şekilde devam etti;
“Sosyoekonomik seviye iyileştikçe cüzzam kendiliğinden azalmaktadır; örneğin birçok Avrupa ülkesinde salgın halde bulunduğu halde tedavi yapılmadan kendiliğinden kaybolmuştur. Hastalık deri yoluyla, dokunmakla bulaşmaz. Şimdiye kadar cüzzamlılarla uğraşan sağlık personeli arasında hastalığa yakalanan yoktur. Erişkinlerin çoğu bu mikroba karşı doğal bir bağışıklığa sahiptirler ve hastalığı yenebilirler. Çocuklar ise hastalığa karşı daha duyarlıdır. Bu nedenle aile içinde tedavisiz bir hasta ile sürekli ve yakın temasta bulunan çocukların hastalığa yakalanma olasılığı yüksektir. Bakteri çok yavaş çoğalır bu yüzden hastalık belirtilerinin görülmesi bazen 2-7 yılı bulabilir. En önemli belirtileri arasında deri üzerinde bir veya daha fazla sayıda kabarık , kılsız, terlemeyen, kepekli ve mutlaka duyu kusurunun eşlik ettiği plak şeklinde lezyonlar bulunur. Vücudun herhangi bir yerinde deriden açık renkte oval veya yuvarlak, kabarık olmayan hiçbir şikayet yaratmayan kepeksiz bazen hafif duyu kusuru gösteren lekeler ile de ortaya çıkabilir. Ayrıca çocuklarda ve gençlerde burunda sürekli tıkanma ve sık tekrarlayan burun kanamaları, 4.-5. el parmaklarının içe doğru kıvrılması, avuçiçi kasıarda erime, kol ve bacaklardaki . sinirlerde kalınlaşma ve ağrı, kaşların uç kısımlardan dökülmesi, vücutta kabarık lezyonlar, yüzde ödem, alın derisi ve kulakların morumsu kabarık ve sert nodüllerle dolması gibi bulgular da görülebilir. 
Tedavi ile bulaştırıcılık birkaç hafta içinde kontrol altına alınabildiğinden hastalar tedavinin başlangıcından birkaç hafta sonra normal hayatlarına dönebilirler. Ülkemizde cüzzam tedavisi ücretsiz olarak yapılmaktadır.
“TÜRKİYE'DE HER YIL ORTALAMA 10-15 YENİ HASTA SAPTANIYOR”
2001 yılı sonu verilerine göre ülkemizde şu anda yaklaşık 2 bin 5 yüz kayıtlı cüzzam hastası bulunmaktadır ancak bunların çoğunun tedavileri tamamlanmıştır, sadece izleme ve kontrol altında tutulmaktadırlar. Gerçekten hastalığı taşıyan ye halen tedavi altında olan hasta sayısı çok azdır; Son yıllarda ülkemizde her yıl ortalama 10-15 yeni hasta saptanmaktadır. Dünyada 10-12 milyon arası cüzzam hastası var, yılda yaklaşık 200 bin yeni cüzzam vakası tedaviye alınmaktadır. “
Hudut Gazetesi 31 Ocak 2014 Cuma
Bu içerik 31.01.2014 tarihinde yayınlandı ve toplam 3692 kez okundu.